Sultan Mehmet hanginizdir ?
![]() |
Divan-ı Hümayun'u gösteren bir çizim |
Fatih Sultan Mehmet sadece İstanbul’u almamış, o güne kadar
yükselmekte olan bir devleti tam olarak imparatorluk haline getirmişti.
İmparatorluğa dönüşen bir devletin de bazı geleneklerinin değişmesi
gerekiyordu. Örneğin; Fatih’ten önceki padişahlar vezirleri ve ailesiyle
birlikte yemeklerini yer, bugünün bakanlar kurulu diyebileceğimiz divan
kuruluna bizzat başkanlık eder ve buraya gelen halk tarafından da rahatça
görülebilirdi.
Padişah ulaşılmaz ve erişilmez olmalı
Bu yukarıda bahsettiğim gelenekler, artık imparatorluk
vasfını taşıyan bir devlette devam edemezdi. Bundan dolayı Fatih Sultan Mehmet
büyük bir değişikliğe gitmiş, kendini ulaşılmaz ve erişilmez bir makama
taşımıştır. Yani hükümdarı “sıradan” yahut “sade” biri olmaktan çıkarmıştır.
Ondan sonra artık padişahlar yemeklerini yalnız yemeye başlamış, Divan-ı
Hümayun denen divan kurullarına ise başkanlık yapmayı bırakıp kafesli
pencereler arkasından izlemeye başlamış, bu sayede de imparatorun layık olduğu “yüceliğe”
erişmiştir. Bu gelenek, Osmanlı’nın son dönemine kadar devam etse de arada
buna aykırı davranış örnekleri de olmuştur. Örneğin Genç Osman olarak bildiğimiz
Sultan 2. Osman, birçok tarihçiye göre bu nedenle öldürülmüştür zira yaptığı
bazı işler neticesinde padişahların o “yüce” yahut “ulaşılmaz” kimliğinden
çıkıp “sade” biri haline gelmiştir.
![]() |
Davaların görüldüğü Ayak Divanı |
Fatih Sultan Mehmet’in kendisini bu şekilde geri plana
çekmesine sebep olarak ise bazı kaynaklarda geçen bir rivayeti aktarmak
istiyorum.
O günün temyizi olan büyük divana çıkmak bir haktı ama…
Bugün mahkemenin verdiği karar beğenilmezse itiraz edilip
temyize gidilir, duruma göre gerekirse Anayasa Mahkemesi’ne kadar
başvurulabilir. Bu durum Osmanlı’da da farklı değildi; hukuki bir konuda
dilekçe vererek başvurabilir, yerel yöneticiler hakkında şikayette
bulunulabilir yahut yerel mahkemede kadının verdiği karara itiraz
edebilirdiniz.
Henüz Fatih Sultan Mehmet’in divana başkanlık ettiği
günlerden birinde yaşlıca bir Türkmen de bu hakkını kullanmak adına saraya
gelmişti. Normalde belli protokolleri olan, bu protokol kuralları çerçevesinde
başvuruların alınıp ilgili dava yahut şikayet görüşülürdü fakat nasıl olduysa
bu Türkmen, divan kuruluna kadar gelmeyi başarmış, yaşadığı olay neticesinde
epeyce hiddetlenmiş şekilde divanın toplandığı yeri adeta basmıştı. Basmıştı
ama o zamanın Divan-ı Hümayun üyeleri olan vezir-i azam, vezirler, kazaskerler,
nişancı, defterdarlar ve pek tabii padişahtan oluşan büyük bir heyeti
karşısında görünce şaşırmış, şikayetini bizzat iletmek istediği sultanı da
tanıyamamış, “Devletlümüz Sultan Mehmed hangünüzdür” diye soruvermişti.
![]() |
Divan-ı Hümayun'un kurulduğu Topkapı Sarayı'ndaki Kubbealtı |
Olayın akıbetinin ne olduğu bilinmiyor, mutlaka adamcağızın
şikayetiyle ilgilenilmiştir fakat yaşanan bu durum ve sıradan birinin divanın
kurulduğu yere kadar rahatça girip İstanbul fatihine karşı bu denli sıradan
biriymiş gibi davranması, Fatih Sultan Mehmet’i bir hayli hiddetlendirmiş ve
bunun neticesinde de Kubbealtı’nda yapılan bu toplantılara bizzat başkanlık etmeyi
bırakmış, onun yerine Kubbealtı’nı görebileceği sarayın Adalet Kulesi’nin
kafesli bir penceresinden izlemeyi tercih etmiş ve bir geleneği başlatmıştır.
0 yorum:
Yorum Gönder